Nörolojik Hastalıklar
HİZMETLERİMİZ
Nörolojik Hastalıklar
Nörolojik Hastalıklar

Nörolojik Hastalıklar

Nörolojik hastalıklar sinir sistemimizde oluşan problemler sonucunda ortaya çıkmaktadır.

Başlıca :

  1. İnme – Felç – Hemipleji

  2. Multiple Skleroz (MS)

  3. Polinöropati – Nöropati

  4. Parkinson

  5. Yüz Felci – Facial Paralysis

  6. Kas Hastalıkları

İnme - Felç - Hemipleji

inme nedir?

   Dünya Sağlık Örgütü tanımlamasına göre inme; vasküler nedenler dışında, görünür bir neden olmaksızın, fokal serebral fonksiyon kaybına ait belirti ve bulguların hızla yerleşmesi ile karakterize klinik bir sendromdur. İnme nedeniyle komaya giren ve subaraknoid kanama geçiren hastalarda fonksiyon kaybı global olabilir.

İnmenin nedenleri nelerdir?

   55 yaşından sonra inme riski her 10 yılda 2 kat artar. Erkeklerde kadınlara oranla daha fazla fakat kadınlarda inme nedenli ölüm hızı daha yüksektir. Lezyon patolojisine göre inme hemorajik(kanama nedenli)  ve iskemik(beslenememe nedenli)  inme olarak iki ana grupla sınıflandırılmıştır.

--İskemik inme: beyne gelen kan akımının azalması veya kesilmesi ile nöronların enerji kaynaklarının (Ove glikoz) tükenmesidir. Damardaki yağlı birikintileri(ateroskleroz) sonucu beyin damarlarında trombüs(kan pıhtısı) ve emboli(başka bir damar duvarında birikip oradan kopan ve beyne gelen kan pıhtısı)oluşumu en sık nedenidir. Beyindeki kan akımındaki düşüşlerin derecesi ve süresi kalıcı nöronal hasar olasılığıyla yakından ilişkilidir. Kan akımı 30 saniye süresiyle tamamen kesildiğinde beyin metabolizması değişir. Bir dakikadan sonra nöronal işlev durabilir. 5 dakikadan sonra iskemi(serebral infarkt) ile sonuçlanacak olaylar zinciri başlar. İskemik inme tüm inmelerin yaklaşık %60-80’ini oluşturur. Kan akımı bozulan damar ve bu damarın suladığı beyin bölgesinin fonksiyonuna bağlı olarak farklı nörolojik bulgu ve belirtilerle kendini gösterir.

--Hemorajik inme: kranial(kafatası) boşluk içindeki bir damarın yırtılması sonucu oluşur. Kanamanın lokalizasyonuna göre beyin dokusunun dışında ve içinde olarak iki grupta incelenir. Beyin damarlarını zayıflatan yüksek tansiyon, arteriovenöz malformasyonlar(damar yapısı değişiklikleri) ve anevrizmalar(atardamar çeperinin şişerek balonlaşması) hemorajik inmenin başlıca sebepleridir. Beyin damarlarındaki anevrizmalar ani ve ölümcül olabilen kanamalara yol açar.

İnmenin belirti ve bulguları nelerdir?

   Hasarlanan bölgeye ve damara göre semptomlar çeşitlilik gösterir. Akut inmede dikkat edilmesi gereken birkaç bulgu acilen hastaneye gidilerek ilk ve erken müdahalenin yapılmasını sağlar ve hastanın daha fazla hasar görmeden kurtulmasında etkilidir.

--Yüz: yüzde gelişen ani asimetri. Hastadan o an dişlerini göstererek gülmesini isteyin ve asimetri var mı inceleyin.

--Kollar: elde ani titreme, hareket kaybı, boşalma ve tutmama gibi anormal durumlar. Hastadan iki kolunu da önüne ve yukarı doğru kaldırmasını isteyin ve aynı seviyede tutabiliyor mu inceleyin.

--Konuşma: ani gelişen konuşma güçlüğü, peltek ve anlaşılamayan konuşma şekli. Hastayı konuşturun ve konuşma akıcılığını inceleyin.

--Zaman: İnmede geçen her saniye önemlidir. Ani görme kaybı, şiddetli baş ağrısı, bulantı, kusma, nöbet, ense sertliği, konfüzyon(kafa karışıklığı,şaşkınlık) vs. gibi durumlarda ve yukarıda saydığımız şüpheli durumlarda hemen acile başvurunuz. 

İnmenin tanı yöntemleri nelerdir?

  İnme tanısı koymak için acil girişimlerden sonra nörolojik muayene, kan tetkiki ve beyin tomografisi istenir. Kan şekerinin aşırı yüksekliği ve düşüklüğü veya beyin tümörleri inme bulgularını taklit edebilen tablolar ortaya çıkarabilir. Bundan dolayı inmeden şüphelenilen durumlarda hemen kan şekerine bakılması ve beyin tomografisi veya manyetik rezonans(MR) görüntülemesi yapılması doğru teşhis için önerilmektedir.                 

İnmenin tedavisi nedir?

  Detaylı bir fizyoterapi değerlendirmesi sonucu beynin etkilenen bölümüne ve oluşan tabloya yönelik amaç ve hedefler belirlenir. Beynin sağ veya sol tarafının etkilenimi ortaya çıkan tabloda değişiklikler yapar. Sol beyin etkilenimi sağ hemipleji, sağ beyin etkilenimi sol hemiplejiye neden olur. Yani bedenin karşı tarafında bulgular ortaya çıkar.

--Sağ hemiplejide; visiomotor persepsiyon(çevrenin ve cisimlerin uzaysal konumlarının algılanması) ve hafıza sağlamdır. Global afazi(konuşma bozukluğu), agrefi(yazmada güçlük), aleksi(okumada güçlük), sağ-sol ayrımında güçlük, konuşulan konunun kavranmasında güçlük, duygusal durum bozuklukları, anksiyete(kaygı ve tedirginlik durumu),hesaplama yeteneğinde kayıp gibi problemler ortaya çıkar.

--Sol hemiplejide; visiomotor perseptuel bozukluk(çevrenin algılanmasında ve cisimlerin uzaysal konumlarının algılanmasında bozukluk), yer-zaman-kişi dezoryantasyonu(yönelim kaybı), sol tarafını ihmal etme, kopyalama geometrik şekil algılama ve şekli fondan ayırmada zorluk, derinlik ve üç boyutu kavramada bozukluk, öngörüş ve karar yeteneği kaybı, öğrenme güçlükleri, konsantrasyon kaybı gibi problemler ortaya çıkar.                  

--Beyin sapı hasarlandığında ise; vücudun her iki tarafında hareket kaybı, denge bozukluğu, baş dönmesi, bulantı-kusma, çift görme, sarhoşvari konuşma, disfaji(yutma bozukluğu), görme kaybı gibi problemler ortaya çıkar.

   Hastalık tablosundaki problemlere yönelik tedavi sürecinde biz fizyoterapistler tarafından akut döneme ve kronik döneme göre program hazırlanır. Hasta ve  ailesinin eğitimi, komplikasyon önleme, hastayı pozisyonlama, ödem kontrolü, farkındalığı arttırma, ihmali önleme, pasif eklem hareket açıklığı egzersizleri, ortezleme, antispastisite yöntemleri programımızdaki akut dönem için başlıca tedavi ve koruma seçenekleridir. Rehabilitasyon programında ise; yatak içi aktif ve pasif eklem hareket açıklığı egzersizleri, kuvvetlendirme ve germe egzersizleri, kardiopulmoner eğitim, yutma rehabilitasyonu, oturma ve denge çalışmaları, yürüme eğitimi gibi hastanın ana problemlerine yönelik tedavi şekilleri ile proprioseptif nöromusküler fasilitasyon(PNF), brunnstrom, johnstone yaklaşımı, bobath konsepti gibi nörofizyolojik yaklaşımlardan hastaya uygun olanı seçilerek tedavi programı hazırlanır ayrıca biofeedback yöntemi, elektroterapi, soğuk uygulamalar, refleksoloji, masaj, GTOS terapi, akupunktur gibi destekleyici ve etkili tedavi seçenekleriyle de programa destek olunmaktadır.

   Önce doktorunuza daha sonra fizyoterapistinize başvurunuz. Sizin için en kıymetli etkenin zaman olduğunu unutmayınız. Umudunuzu ve zamanınızı harcayarak size faydalı olamayacak durumlardan ve kişilerden uzak durunuz. Rehabilitasyon biz fizyoterapistlerin işidir. Sizin için varız.

Multiple Skleroz (MS)

MS nedir?

   Merkezi sinir sisteminin ak maddesinin yineleyici ve ilerleyici inflamatuar, demiyelinizan hastalığıdır. Beyin ve omuriliğin bir çok farklı alanı etkilenir. Sinir hücrelerinin ve iletişim yollarının yapısında bulunan myelin sistemin hasar görmesi ve iletimin yavaşlaması ayrıca beyinde ve omurilikte sertleşmiş plakların oluşmasıyla o bölgenin fonksiyonlarına zarar veren bir hastalıktır.

MS’in nedenleri nelerdir?

   Tam olarak nedeni bilinmemektedir. Genetik yatkınlık, çevresel faktörler, otoimmunite ve viral etmenler gibi nedenlerin üzerinde durulmaktadır.  Ayrıca 20-40 yaşları arasında travmadan sonra en sık karşılaşılan önemli bir özürlülük nedenidir. Erkeklere oranla kadınlarda daha sık görülür.

MS’in belirti ve bulguları nelerdir?

   Multipl skleroz, hemipleji, beyin ve omurilik tümörleri, serebellar dejenersyon(beyincik hasarı) gibi birçok merkezi sinir sistemi hastalığını taklit edebilir. Lezyonların yerleşim yerine, sıklığına ve büyüklüğüne bağlı olarak çok değişken semptom ve bulgular ortaya çıkabilir. 

   Ortaya çıkabilecek sorunlar;

--Duysal semptomlar: Ağrı, duyu kaybı, parestezi(uyuşma ve karıncalanma), pozisyon hissi ve denge kaybı, trigeminal nevralji(yüzde ağrı atakları), Lhermitte bulgusu(başın öne eğilmesiyle belden aşağı yayılan elektrik şoku hissi), kronik nöropatik ağrı gibi bulgular ortaya çıkabilir.

--Vizüel semptomlar: Görmede netliğin azalması, optik nevritis(körlük ya da lekeli görme), skotom veya koyu görme(görme alanında kör noktalar), ışık reflekslerinin bozulması, nistagmus(göz titremesi), lateral gaze palsy(gözün dış tarafa doğru kayması), diplopi(çift görme), oküler ağrı(göz arkasında ağrı) gibi bulgular ortaya çıkabilir.

--Motor(hareketle ilgili) semptomlar: Spastisite, yorgunluk, ataksi(hareket bozukluğu), dismetri(hareket açısında bozukluk), dissinerji(kasların uyumsuz çalışması), tremor(titreme), dizartri(konuşma bozukluğu), vertigo(baş dönmesi ve denge bozukluğu), disfaji(yutma problemleri) gibi bulgular ortaya çıkabilir.

--Kognitif(bilişsel) ve emosyonel(duygusal) semptomlar: Depresyon, öfori(kendini aşırı derecede zinde hissetme hali), karışık emosyonel durum, karar verme yeteneğinde kayıp, agnozi(hafıza kaybı), düşünme yeteneğinin bozulması, dikkat ve konsantrasyon azalması gibi bulgular ortaya çıkabilir.

--Mesane ve bağırsak semptomları: Sık idrar yapma, inkontinans(tuvaletini tutamama), üriner retansiyon(idrarını yapamama), konstipasyon(kabızlık) gibi bulgular ortaya çıkabilir.

   Ayrıca genel olarak halsizlik, çabuk yorulma ve sıcağa tolerasyonun azalması gibi problemler de mevcuttur.

MS’in tanı yöntemleri nelerdir?

   Anamnez(hastanın hikayesi), inspeksiyon(görsel inceleme), CSF muayenesi, BOS incelemesi, MRG, uyarılmış potansiyellerin incelenmesi tanı koymada kullanılır. Kesin tanı için en az iki belirti nöbeti ve en az iki plak görüntüsü olmalıdır.

MS’in tedavisi nedir?

   Tanı konulduktan sonra hasta için fizyoterapi süreci de başlamış olur. Hastanın ve ailesinin eğitimi çok önemlidir. Detaylı fizyoterapi değerlendirmesinden sonra kişiye özel hedefler belirlenerek tedavi ve rehabilitasyon programı hazırlanır.

    En sık karşılaşılan problemler; yorgunluk, spastisite, güçsüzlük, denge ve koordinasyon bozuklukları, mesane ve barsak sorunları, konuşma ve yutma güçlükleri, yürüme problemleri ve bilişsel becerilerde bozulmalar olarak karşımıza çıkar. Yorgunluğu azaltıcı ekonomik enerji kullanımı ve aerobik egzersizler, spastisite için germe, eklem hareket açıklığı egzersizleri, soğuk uygulamalar, cihazlama ve pozisyonlama teknikleri, kas güçlendirme egzersizleri, denge çalışmaları, koordinasyon egzersizleri(Frenkel egzersiz programı), mesane ve bağırsak kontrolü için Kegel egzersiz programı, çiğneme yutma eğitimi, solunum egzersizleri, relaksasyon(gevşeme) eğitimi, yürüme çalışmaları, kognitif(bilişsel) becerilere yönelik hafıza geliştirici, dikkat arttırıcı, problem çözmeye yönelik çalışmalar, akupunktur, elektrotrapi, GTOS terapi, aquaterapi  gibi birçok tedavi seçeneği biz fizyoterapistlerin yaptığı detaylı değerlendirmeye göre programımızda yer alır.  

   MS; yineleme ve ilerleme özelliğinde bir hastalık olduğundan hayatınıza fizyoterapi ve ergonomik değişikliklerle devam etmeniz hastalığın seyri için çok önemlidir. Önce doktorunuza ve daha sonra mutlaka size özel tedavi ve rehabilitasyon programınızı hazırlayacak olan biz fizyoterapistlere başvurunuz.

 

POLİNÖROPATİ - NÖROPATİ - AKSONOPATİ - MİYELİNOPATİ

Polinöropati nedir?

   Periferik sinirlerin(merkezi sinir sisteminden çıkıp vücuda yayılan sinirler) aynı nedene, aynı fizyopatolojik süreçlere bağlı olarak, hep birlikte yaygın şekilde hastalanması ile ortaya çıkan bir klinik tablodur.

   Nöropati + Aksonopati + Miyelinopati = Polinöropati

   Polinöropatileri oluşturan hastalık süreçleri ön planda;

   -hücre gövdesini etkiliyorsa; nöropati

   -başlıca akson(uyarıyı sinir hücresinden ileriye taşıyan uzantı)  hasarına neden oluyorsa; aksonopati

   -sinir liflerinin miyelin kılıfı(aksonu kaplayan, koruma ve iletim hızında görevli yapı) primer olarak hasara uğruyorsa; miyelinopati söz konusudur.

                    

   Mononöropati multiplekste periferik sinirlerde; aynı hastalık süreci genellikle birbirinden ayrı zamanlarda yerleşir ve multipl(çoklu) odaklar halinde etkiler. Hastanın öyküsünden klinik tablonun zaman içinde farklı sinirlerin tutulmasıyla geliştiği anlaşılabilir. Muayene asimetrik multifokal(çok odaklı) periferik sinir harabiyetine ait bulgular saptanabilir.

Polinöropatilerin nedenleri nelerdir?

   Polinöropatiler nedenlerine göre sınıflandırılabilir;

   I. Edinsel(sonradan kazanılmış);

*metabolik bozukluklar; diabetes mellitus, böbrek hastalığı, vitamin yetersizliklerine bağlı nöropatiler

*immun bozukluklar(bağışıklık sistemi bozuklukları); gullian-barré sendromu(GBS), kronik inflamatuar demiyelinizan polinöropati(CIDP) ve varyantları, vaskülit, pleksitler(servikal ve lumbosakral), multifokal motor nöropati, monoklonal antikorlarla birlikte nöropati

*infeksiyona bağlı; herpes zoster, HIV

*kanser ve lenfoproliferatif hastalıklarla ilişkili; lenfoma, miyeloma, ve kanserle ilişkili, paraneoplastik subakut duyusal nöropati, primer amiloidoz

*ilaçlar veya toksinler; kemoterapiye bağlı, ağır metaller ve endüstriyel toksinler, diğer ilaçlar

*mekanik/kompresif; radikülopati, mononöropati

*etyolojisi bilinmeyen(nedeni bilinmeyen); kriptojenik duyusal ve duyusal-motor nöropati, amiyotrofik lateral skleroz(ALS)                      

   II. Herediter(kalıtımsal);

*herediter motor-duyusal nöropati(charcot-marie-tooth hastalığı)

*herediter basınca duyarlılık nöropatisi

*ailesel brakial pleksopati

*ailesel amiloidoz

*porfiri

*motor nöron hastalığı

*spinal musküler atrofi(SMA)

*ailesel amiyotrofik lateral skleroz(ALS)

   Yukarıda bahsedilen bilinen başlıca nedenlerden dolayı polinöropatiler görülebilir.

Polinöropatilerin belirti ve bulguları nelerdir?

   Polinöropatilerde simetrik veya asimetrik motor ve duyu kaybı oluşabilir. Periferik sinir aksonda distalden(başlangıca uzak kısım) proksimale(başlangıca yakın kısım) doğru dejenerasyona(bozulma) uğrayabilir. Ekstremitelerde(kollar ve bacaklar) de distalden proksimale doğru dejenerasyon görülebilir. Bunun nedeni; hücre gövdesinin akson distali için gerekli proteinleri ya da enzimleri üretememesi veya aksonal transport sistemindeki bozukluk olabilir.

Bazı nöropatilerde motor, duyusal veya otonom fonksiyonlardan biri yalnız başına ya da diğerlerine oranla çok baskın şekilde bozulmuş olabilir.

   -Otonom sinir sistemi bozukluğuna ilişkin bulgular; ortostatik baş dönmesi ve baygınlık, azalmış veya artmış terleme, sıcak intoleransı, mesane bağırsak ve cinsel fonksiyon bozuklukları hasta öyküsünde dikkatle araştırılmalıdır.

   -Duyusal bozukluğa ilişkin bulgular; alt ekstremite(bacaklar) distallerinden başlayan parestezi(his kaybı), uyuşukluk ve ağrılar mevcuttur. Hastalık ilerledikçe yakınmalar alt ekstremitelerde proksimale doğru yayılırken, üst ekstremite(kollar) distallerinde ortaya çıkar ve zaman içinde burada da proksimale yayılır. Nörolojik muayenede ekstremite distallerinde eldiven ve çorap tarzında duyu kusuru saptanır. Şiddetli proprioseptif(pozisyon hissi) duyu kaybı da olabilir. Bu durumda hastanın anamnezinde ağır denge bozukluğu (özellikle karanlıkta belirginleşen) ve ekstremitelerde inkoordinasyon, nörolojik muayenede ise belirgin vibrasyon ve pozisyon duyusu kaybı vardır.

-Refleks bozukluğuna ilişkin bulgular; tendon reflekslerinin azalması veya kaybolması da ekstremite distallerinden başlar. Aşil reflekslerinin kaybını zaman içinde diğer tendon reflekslerinin azalması izler.

   -Motor bozukluğa ilişkin bulgular; kas kuvvetsizliği varsa öncelikle alt daha sonra üst ekstremite distallerindedir. Özellikle ayak ekstansor kaslarındaki(ayağı yukarı kaldıran kaslar) zaaf, yürürken ayağın yere takılması ya da topuklar üzerinde yürüme güçlüğü şeklinde ortaya çıkar. Solunumla ilgili kaslar da etkilenir.

   Belirti ve bulguların başlangıç şekli, gelişme hızı ile ilgili özellikler ayırıcı tanı listesini daraltmakta çok yardımcı olur. Nörolojik tablonun; akut( 4 haftadan az), subakut( 4-8 hafta) ve kronik şekildeki(2 aydan uzun) yerleşimi, progresif(ilerleyici) veya tekrarlayıcı seyri hakkında bilgi edinmeye çalışılmalıdır.

Polinöropatilerde tanı yöntemleri nelerdir?

   Polinöropatilerde laboratuar incelemeleri; elektrofizyolojik testler, sinir biyopsisi, deri biyopsisi, kantitatif duyusal test, EMG, kan incelemeleri, lomber ponksiyon gibi tercihler ile detaylı nörolojik muayene yapılarak tanı konulur.

Polinöropatilerin tedavisi nedir?

   Tanı konma işlemlerinden sonra ilaç, beslenme, psikolojik destek ve immunoterapi gibi tedavi seçenekleri ile fizyoterapinin önemi büyüktür.

Polinöropatilerde fizyoterapi ve rehabilitasyonda; hastanın detaylı değerlendirmesinden sonra ortaya çıkan sonuca göre hedefler belirlenmekte ve bu hedeflere göre kişiye özel tedavi programı hazırlanmaktadır. Hasta ve yakınlarının detaylı bir şekilde bilgilendirilmesi ve eğitimi, kuvvetlendirme ve germe egzersizleri, şekil bozukluğu için yardımcı cihaz ve ortezleme önerileri, soğuk ve sıcak uygulamalar, elektroterapi seçenekleri, eklem hareket açıklığı egzersizleri, genel vücut kondisyonu için kardiopulmoner egzersizler, aerobik egzersizler, duyu çalışmaları, solunum kas egzersizleri, sekresyon için perküsyon, vibrasyon ve shaking, postural drenaj ve pozisyonlama teknikleri, yürüme ve denge çalışmaları, koordinasyon egzersizleri, ince motor beceri çalışmaları, aquaterapi, pilates, yoga, GTOS terapi, akupunktur, kuru iğneleme, relaksasyon eğitimi, günlük yaşam aktivitelerinde ekonomik enerji kullanım yöntemleri ve ergoterapi önerileri gibi birçok tedavi seçeneği içinden hastaya uygun ve hedefe yönelik olanlar ile rehabilitasyon programı hazırlanmaktadır.

   Erken tanı ve tedavi her zaman önemlidir. Ancak söz konusu sinir sistemi olduğunda bu durum çok daha ciddi boyutlardadır. Bundan dolayı öncelikle doktorunuza ve sonra fizyoterapistine başvurmayı geciktirmeyiniz.

 

Parkinson

Parkinson nedir?

   Parkinson, beyinde bazal ganglionlarda ve substansia nigrada dejeneratif değişikliklerle görülen kronik ve ilerleyici bir hastalıktır. Dopamin üreten hücrelerin %60-80’inin kayba uğramasına bağlı olarak yeterli dopamin üretilememesi sonucu ortaya çıkan hareketlerde akıcılığın ve koordineli hareketin bozulmasıyla birlikte olan çeşitli motor belirtiler gösteren parkinsonizmin en önemli hastalığıdır. Nörodejeneratif bir beyin hastalığıdır.

                        

Parkinsonun nedenleri nelerdir?

   Nedeni tam olarak bilinmemektedir. Beyinde dopamin üreten hücrelerin hasarına bağlı olarak ortaya çıkmakta ancak hasarın nedeni bilinmemektedir. İkincil bir nedene bağlı olarak da ortaya çıkabilir. Dopamin hücrelerine hasar veren damar hastalıkları ve tümörler, karbonmonoksit ve manganez gibi bazı kimyasal maddelerle zehirlenmeler, ensefalitler(beyin dokusu iltihabı), normal basınçlı hidrosefali, bazı ilaçlar ve kalıtsal yatkınlık yani ailede bir ebeveynde veya kardeşte Parkinson varlığı da ikincil sebepleri oluşturur.

Parkinsonun belirti ve bulguları nelerdir?

   Klinik belirtilerin ortaya çıkması için dopaminerjik hücre kaybının %70-80 seviyelerinde olması gerekmektedir. Hastalığın başlangıç yaşı ortalama 50-60 aralığında olup genç yaşlarda da görülebilir. Hastalık genellikle sinsi başlar ve belirtileri yıllar içerisinde son derece yavaş ama giderek artan şekilde ilerler. Hastaların çoğunda belirtiler vücudun bir tarafında ortaya çıkma eğilimindedir ancak karşı beden yarısında da kendini gösterir. İlk belirti genellikle bir elde veya el parmağında titremedir. Temel belirtiler; tremor(titreme), rijidite(dirençli harekete karşı tepki), bradikinezi(istemli hareketlerde gecikme ve yavaşlama) ve defektif postural reflekslerdir. Ayrıca ağızda salya birikimi, idrar yapma sorunları, kabızlık, aşırı terleme, cinsel fonksiyon bozuklukları, tansiyon düşmesi, göz problemleri, ruhsal çöküntü hali, bunama hali(demans) gibi belirtileri de vardır.

Parkinsonun tanı yöntemleri nelerdir?

   Hastanın hikayesi, klinik muayenesi, dopamin replasman tedavisine cevabının değerlendirilmesi ile tanı konulur.

Parkinsonun tedavisi nedir?

   İlaç tedavisi ile hücreler tarafından dopamine dönüşebilen ‘levodopa’ isimli bir madde kullanılarak yetersiz kalan dopamin karşılanmaya çalışılır. Ancak zamanla ilacın dozu yetersiz kalmakta ve ilaç etki etmemeye başlamaktadır. Buna ‘on-off dönemi’ veya ‘motor dalgalanmalar’ adı verilir. Cerrahi tedavi seçeneği olarak fazla çalışan bölgeler daha az çalışır hale getirilmekte bu amaçla ‘yakma(destrüktif) cerrahisi’ veya ‘pil takma cerrahisi(derin beyin stimülasyonu)’ olarak iki yöntem kullanılmaktadır.

   Fizyoterapide ise detaylı değerlendirme sonrası parkinsonun çeşidine göre kişiye özel hedeflere yönelik bir tedavi programı oluşturulur. Bir parkinson hastasında tedavinin amacı öncelikle hastalığın seyri boyunca hastanın günlük yaşamında aktif, üretken ve bağımsız olabilmesini sağlamaktır. Fizyoterapide egzersiz programlarıyla mobiliteyi(hareket kabiliyeti) devam ettirmek, kas kuvvetini ve enduransı(dayanıklılık) arttırmak, koordinasyon ve dengeyi sağlamak, düzgün postür ve yürüyüş elde etmek amaçlanır. Tedavide gevşeme eğitimi ve egzersizleri, denge cevabını geliştirici egzersizler, yürüme eğitimi, solunum egzersizleri, ağırlık aktarma, kasları pasif olarak germe ve pozisyonlama, enerji kullanım yöntemleri, koordinasyon hareketleri ve aerobik egzersizler programda yer alır. Ayrıca uyku bozukluğu, ağrı ve duysal problemler de mevcut olabilir. Bunlar için de akupunktur, yoga ve GTOS terapi yöntemleri de biz fizyoterapistler tarafından uygulanarak tedavi programına eklenir. 

   Ergonomik değişiklikler ve egzersiz programınızı oluşturarak hayatınızı tekrar düzenlemeniz gerekmektedir. Böylece hastalığın seyrinde ortaya çıkan problemlerin üstesinden gelebilirsiniz. Önce doktorunuza ve ardından mutlaka fizyoterapistine başvurunuz. Biz sizler için varız.

 

Yüz Felci - Facial Paralysis - Bell’s Palsy

Yüz felci nedir?

   Birçok hastalığa bağlı olarak ortaya çıkabileceği gibi idiopatik (nedeni bilinmeyen) şekilde de görülebilen yüz kaslarının çalışmasını sağlayan, tükürük bezlerinin çalışmasını kontrol eden, dilin ön kısmının tat duyusunu alan, dış kulak yolu ve kulak sayvanı duyusunu alan facial sinirin hasarı veya görevini yerine getirmemesi durumudur.         

Geçici yüz felci nedir, tedavisi ve iyileşme süresi nedir?

   Geçici yüz felci, genelde soğuk havalarda ve klimalı ortamlarda ani hava değişikliğine maruz kalma ile meydana gelebilen yüzün çoğunlukla yarısında görülen kısmi felç durumudur. Geçici yüz felcinin iyileşme süresi 15 gün ile bir yıl arasında değişebilir. Geçici yüz felci tedavisinde en önemli basamaklar hastanın iyi korunması ve bakılmasıdır. Tekrar aynı durumlara maruz kalınmamalıdır. Fizyoterapi, ilaç tedavisi ve koruma yöntemleri ile iyileşme süreci başarılı bir şekilde tamamlanabilir.

Yüz felcinin nedenleri nelerdir?

   Orta kulak enfeksiyonu, tümör, menenjit, hemoraj(kanama), merkezi sinir sistemi ve omurilik enfeksiyonları, kafa travmaları, herpes zoster(zona), operatif travmalar, sinir yollarında enfeksiyon gibi nedenleri ve ayrıca üst solunum yolu hastalıkları geçirmiş, diş çekimi yaptırmış, klimalı veya rüzgarlı ortamda bulunmuş olma hikayeleri vardır.

Yüz felcinin belirti ve bulguları nelerdir?

   Belirtileri sinir hasarının seviyesine ve yerine göre değişiklik gösterir. Bulgular hasarın nerede olduğu konusunda bize yol gösterir. Hatta bu hasara başka sinirler de dahil olabilir ve bulgular çeşitlilik gösterebilir. Genel olarak bulgular yüzün aynı tarafındadır. Burun ve alın çizgileri oluşmaz. Burun ve yanağın oluşturduğu oluk görünümü silinir. Ağız sağlam tarafa çekilir. Göz kapatılamaz. Gözyaşı ve tükürük akar. Yanak her expansionda(nefes verişte) şişer. Yüzün alt ve üst yarısı etkilenmiştir. Eğer daha ileri seviyede de etkilenim varsa dilin ön taraf tat duyusu etkilenir. Hiperakuzi(sese aşırı duyarlılık) gelişebilir. İşitme sinirinin hasarı da mevcutsa işitme azlığı, uğultu, denge bozukluğu, baş dönmesi görülebilir.

Yüz felcinin tanı yöntemleri nelerdir?

   Elektrodiagnostik testler (EMG), istemli motor fonksiyon değerlendirmesi, spontan hareketler, duyu değerlendirmesi, kontraktür ve hipertonus, ödem, sinkinezi skorlaması ve Hause-Brackmann Facial Paralysis skorlama sistemine göre değerlendirmeler yapılır.

Yüz felcinin tedavisi nedir?

   Biz fizyoterapistler için hasta eğitimi çok önemlidir. Yüzün ve gözün korunması için soğuktan kaçınma, yapay gözyaşı ve gerekirse facial splint önerilerinde bulunulur. Ödem azaltma ve kontraktür önleme yöntemleri hakkında bilgi verilir. Yapılan detaylı değerlendirmeye göre hedefler belirlenip bunun üzerine tedavi programı hazırlanır. Her tedavi programı kişiye özeldir. Duyu ve motor(hareket) egzersizler, masaj, elektroterapi, PNF(Proprioseptif Nöromuskuler Fasilitasyon) teknikleri, nefes egzersizleri başta olmak üzere birçok tedavi yöntemi ve ayrıca akupunktur, kuru iğneleme ve biofeedback gibi sadece biz fizyoterapistlerin uygulaması gereken tedavi yöntemleriyle de iyileşme sürecini desteklenir. Ayrıca doktorunuzun verdiği ilaç tedavisi de mevcuttur.

   Yüz siniri felçlerinde bir yıla kadar düzelme beklenir. Hastaların yaklaşık %80-85’inde ilk üç ay içerisinde spontan ve tam iyileşme görülürken, %15-20’sinde hafif, %5’inde ise ciddi sinir hasarı kalabilir. Sinir hasarı söz konusu olduğunda özellikle erken rehabilitasyona başlamak çok önemlidir. Önce doktorunuza ve hemen ardından fizyoterapistinize başvurunuz.

Yorum bırakın
TÜM YORUMLAR (0)
Henüz yorum eklenmemiş
ETİKETLER
#Nörolojik Hastalıklar